ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ
Özgül Öğrenme Güçlüğü
Öğrenme güçlüğü (learning disability) tanımı ilk olarak Kirk tarafından yapılmış ve bu çocukların eğitim sisteminde ayrı bir yer alması üzerinde durulmuştur. Öğrenme güçlükleri, konuşma, okuma, yazma, anlama ya da aritmetik becerilerinin kazanılması ve kullanılmasında gecikme ya da bozulma ile kendini gösteren bir grup heterojen bozukluğu içeren bir terimdir. Bu bozuklukların merkezi sinir sistemindeki aksaklıklardan kaynaklandığı öne sürülmektedir. Hatta bazı çalışmalar öğrenme güçlüğü olan çocukların, çalışan bellekle ilgili bir takım sorunları olduğunu saptamıştır
Klinik
Özelikler
Okuma Bozukluğu (Disleksi)
Aynı
zamanda disleksi adıyla bilinen okuma bozukluğu, bireyin ortalama zekâ ve
eğitim düzeyi almasına rağmen okuma başarısının geriliğini ifade eder.
Yapılan çalışmalar bu bireylerin bilişsel düzeylerinin düşünme, mantığa
oturtma, anlama gibi soyut kısımlarının sağlam hatta ileri olmasına rağmen
izole olarak fonolojik işleme süreçlerinde kelimeleri telaffuz etme ve
deşifre etmede zorluklarının olduğunu göstermiştir.
Araştırmalar
disleksinin büyük oranda ailesel geçişinin olduğunu ve gelişimsel süreçte bu
çocukların dil gelişimlerinin yaşıtlarına göre daha geç yaşta olduğunu,
okul öncesi dönemde ise fonolojik sorunlarla kliniğe yansıdıklarını
göstermektedir.
Disleksinin
esas sorunsalı, konuşma dilinin ve yazılı dilin (kelimelerin) fonemlerden
oluştuğunu anlamakta zorlanmaları, özellikle kelimelerin küçük segmentler
halinde fonemleri temsil ettiğine dikkat etmekte zorlanmasıdır.
Matematik Bozukluğu (Diskalkuli)
Matematik
bozukluğu, okuma bozukluğuna oranla daha az bildirilmekle beraber, günümüzde
artan sıklıkla tanı almaktadır. Matematik bozukluğu olan çocuk ve ergenler, sayıları
rakam ve kelime olarak öğrenmede güçlük, sıra ile sayı sayma, parmak hesabı
ile matematiksel işlem yapma, saati okumada zorluk, çok basamaklı problemleri
çözme, sağ-sol karıştırma, düz bir çizgide yazıyı devam ettirme, matematiksel
algoritmalarda zorlanma gibi belirtilerle kliniğe başvururlar.
Okuma
bozukluğu ve matematik bozukluğunun birlikte olduğu durumlarda, bu
çocukların sadece matematik öğrenme bozukluğu olan olgulara göre matematiğin
her alanında sıkıntı yaşadıkları (matematiksel gerçekleri öğrenme, saklama ve
geri getirme becerileri) gözlemlenmiştir. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar
üzerinde çalışan belleği test etmek amacıyla sayı dizileri testi yapılan
çocuklarda özellikle mikst tip öğrenme bozukluğu olanlarda, sadece okuma
bozukluğu olanlara göre daha fazla düzeyde bozukluk tespit edilmiştir.
Yazılı Anlatım Bozukluğu (Disgrafi)
Yazma
becerisi sözel ifade edicilikle yüksek oranda bağlantılıdır. Kişinin
kronolojik yaşı, ölçülen zekâ düzeyi ve yaşına uygun olarak aldığı eğitimle
uyumsuz yazma becerisinin olması, düzensiz veya okunaksız el yazısı,
yazılarında harf, sözcük ve hece atlama, ters yazma, harf karıştırma,
birleşik yazma, hece ayırma, sözcük ekleme, sözcüğü yanlış yazma ve yazım
hataları ile karakterizedir. Disgrafisi olan çocuklarda daha başka öğrenme
güçlükleri de görülebilir.
Başka
Türlü Adlandırılamayan Öğrenme Bozukluğu
Bu
kategori, herhangi özgül bir öğrenme güçlüğü tanı ölçütlerini karşılamayan
öğrenmedeki bozuklukları içerir.
Yaygınlık
Öğrenme
bozukluğunun sıklığı ve yaygınlığı hakkında epidemiyolojik çalışmalar
birbirinden oldukça farklıdır. Okul çağı çocuklarında %5 oranında olduğu,
ancak genel olarak oldukça farklı sonuçlar (%1-33) bildirildiği görülmektedir.
Öğrenme
bozukluğu ile ilgili yapılan çalışmalarda erkeklerde kızlara oranla daha
fazla görüldüğü gösterilmişti, ancak daha sonra kızlarda da erkeklere yakın
oranda görüldüğü ileri sürülmeye başlandı. Amerika Birleşik Devletleri’nde
(ABD) yapılan çalışmalarda 6-12 yaş arasında öğrenme güçlüğünün erkeklerde
%67, kızlarda ise %33 oranında olduğu, 13-17 yaş arasındaki erkeklerde %66,
kızlarda ise %34 oranında olduğu rapor edilmiştir. Halen çoğu çalışma
özellikle okuma bozukluğunun erkeklerde kızlara göre daha fazla olduğunu
savunmaktadır.
Etiyoloji
Özgül
öğrenme güçlüğünün nedenleri genetik, çevresel etkenlerle belirlenen
biyolojik bir temele dayandırılmaktadır. Öğrenme güçlüğünün majör etiyolojik
faktörünün genetik faktörler olduğunu öne süren birçok araştırma mevcuttur. Genetik
faktörlerin beynin gelişimi, olgunlaşması ve fonksiyonel formunu etkilediği
ve bu sebeple öğrenme güçlüğünün bilişsel işlevleri ile ilgili etkilenmeye
yol açtığı kabul görmektedir. Her ne kadar maddi durum düşüklüğü, eğitim
eksikliği gibi çevresel sebeplerin beyin gelişiminde etkisi olduğu bilinse
de, bu sebeplerin öğrenme bozukluğu olanlarda biyolojik yatkınlaştırıcı
faktörlere ek durumu kötüleştirebileceği veya klinik belirtilerin
şiddetlenmesine sebep olabileceği öngörülmektedir. ABD’de 2013 yılında
fakirlik çizgisi sınırında ve üzerinde yer alan çocukların %6’sında öğrenme
güçlüğü olduğu, fakirlik çizgisi altında ise bu oranın %12 olduğu rapor
edilmiştir.
Genetik
Genetik
çalışmaları özellikle okuma bozukluğu olan aileler ve çocukları üzerinde
yapılmıştır. Bu çalışmalarda, ailesel geçiş özellikle öne çıkmakta ve tek
başına en önemli etmen olarak vurgulanmaktadır. Aile çalışmalarında dislektik
bir anne ya da babanın olmasının çocukta okuma bozukluğu için önemli bir risk
etkeni olduğu belirlenmiştir.
İkiz
çalışmalarında tek yumurta ikizlerinde konkordans oranı %68-83, çift yumurta
ikizlerinde %23-38 olarak verilmektedir. Genlerin zekâ ve öğrenme üzerindeki
etkisini test eden bir çalışmada 12 yaşındaki 5.000 ikizde, 4 farklı test
(genel bilişsel kapasite, okuma kabiliyeti, matematik becerisi, dil
becerileri) uygulanmış ve özellikle kalıtımın okuma ve matematik öğrenme
kabiliyeti üzerindeki etkisi göze çarpmıştır.
Beyindeki Yapısal ve İşlevsel Bozukluklar
Bu
alana yönelik çalışmalarda; otopsi çalışmaları, bilgisayarlı beyin
tomografisi (BBT), manyetik rezonans görüntüleme (MRI), bilgisayarlı tek foton
emisyon tomografisi (SPECT), pozitron emisyon tomografisi (PET), fonksiyonel
manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) gibi yapısal görüntüleme çalışmaları
kullanılmış ve MRI çalışmalarında dislektik çocuklarda kontrol grubuna göre
anlamlı düzeyde sağda daha geniş planum temporale olduğu gösterilmiştir. Genel
popülasyonun 2/3’ünde sol planum temporale sağdakinden 1/3 oranında büyüktür.
Seksen bir erkek çocukla yapılan bir çalışmada katılımcıların planum
temporale, Heschl girusu, Sylvian fissürün posterior fissurları beyin
görüntüleme yoluyla belirlenmiş ve dislektik erkek çocuklarda kontrol grubuna
göre sağa doğru asimetri gösteren planum temporale gösterilmiştir.
Eş
Tanılar
Özgül
öğrenme güçlüğü ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB)
birbirine sık eşlik etmektedir. ÖÖG ve DEHB birlikteliğini %30-50 olarak
bulmuştur. Araştırmacılar DEHB ve öğrenme güçlüğünün genetik etkileşimle
bağlantılarının olduğunu öne sürmektedir. Psikososyal ve çevresel etkenler,
her iki hastalığın progresyonunda da önemli olabilir. Öğrenme güçlüklerinden
özellikle okuma bozukluğunun DEHB ile ilişkisi ortak kalıtımsal etkenlerle
bağlantılandırılmakta ve iki bozukluğun bir arada bulunduğu durumlarda, her
ikisinin de tedavi açısından değerlendirilmesinin önemli olduğu ifade
edilmektedir.
Dikkat
eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna ek olarak, davranış bozuklukları,
karşıt olma karşıt gelme bozukluğu da öğrenme güçlüklerine eşlik edebilir.
Okuma güçlüğü ile davranım bozukluğu (DB) arasında özellikle erkeklerde eş
tanılama sıktır. Yapılan çalışmalarda öğrenme güçlüğü yaşayan erkeklerin
sınıf içerisinde negatif bir tutum gösterdikleri, duygularını dışarı
yansıttıkları ve sözel patlamalarda bulundukları, kızların ise akademik olarak
yaşadıkları hayal kırıklığını içe atarak, daha da içe kapanık ve depresif bir
tutum sergiledikleri gösterilmiştir.
Depresyon
ve anksiyetenin de ÖÖG’ye eşlik ettiği bilinmektedir. Bugüne kadar yapılmış
çalışmalarda; ÖÖG’de düşük benlik saygısı, somatik yakınmalar, anne, baba
veya öğretmenle kötü ilişki ve akran ilişkilerinde zorluklar ve intihar
girişiminin normal akranlarına göre daha fazla olduğunu öne sürülmüştür.
Ayırıcı
Tanı
Tüm
öğrenme bozuklukları için ayırıcı tanıda gözden kaçırılmaması gereken
durumlar: görme ve/veya işitme kusurları, zekâ geriliği, psikolojik veya
mental tıbbi durumlar, çevre koşulları ve kültürel farklılıklardır.
Tanı
Özgül
öğrenme güçlüğü tanısı için öncelikle görme ve işitme problemleri
dışlanmalı, bireyin bilişsel güç ve güçsüzlüklerini ve özel eğitim
ihtiyacını öngörmek için zekâ testi yapılmalıdır (Wechsler Çocuklar için Zekâ
Testi, Stanford Binet vb.). Tanı için ayrıntılı gelişim öyküsünün alınması,
anne ve babada artikülasyon ve/veya telaffuz sorunu olup olmadığı, bireyin
kelime bulma zorluğu olup olmadığı, kelime ve harf bilgisi düzeyi
sorgulanmalıdır. Tanısal görüşmede mutlaka aile ile görüşülmeli ve aile
öyküsü alınmalıdır. Öğrenme güçlüğü için geliştirilmiş özel testlerle
bireyin güçlükleri tespit edilebilir (Mangina Testi, Görsel İşitsel Sayı Dizileri
Testi, Sayı Dizisi Öğrenme Testi, İşitsel Sözel Öğrenme Testi, Çizgi Yönünü
Belirleme Testi, Özgül Öğrenme Güçlüğü Bataryası vb.). Hastanın dikkati,
konsantrasyonu, alıcı ve ifade edici dili, sözcük dağarcığı, sözel
akıcılığı, dinleme ve anlama becerisi değerlendirilir. Depresyon, düşük
benlik saygısı, anksiyete, davranış problemleri öğrenme güçlüğüne eşlik
edebileceği için psikiyatrik değerlendirmede bu tanılar açısından dikkatli
olunmalıdır. Özgül öğrenme güçlüğüne sahip bireyin erken tanınması, bireyin
akademik başarısının yanı sıra hayat kalitesinin iyileşmesini
sağlayacağından, bu bireylerin erken dönemde tanınması önem arz edebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder